Felaketlere karşı tarım sigortası yaygınlaşıyor
Felaketlere karşı tarım sigortası yaygınlaşıyor
İklim krizi, yaşanan felaketler tarım sigortalarının önemini artırdı. Çiftçiler, ürünlerini muhtemel risklere karşı korumak için her geçen gün daha fazla sigorta yaptırmaya başladı.Devlet destekli tarım sigortası 2005 yılında yürürlüğe giren Tarım Sigortaları Kanunu çerçevesinde çiftçilerin ve devletin ödediği prim karşılığında herhangi bir hasar meydana geldiğinde bu hasarları karşılıyor. Birçok sigorta dalında olduğu gibi tarım sigortalarında da sigortayı yaptıran çiftçinin beklentisi ile sigortayı yapan, hasar durumunda bunu tespit ederek ödeyen Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) arasında zaman zaman sorunlar yaşanıyor. Üreticiler, çiftçiler konuyla ilgili şikayetlerini bize de iletiyorlar.
Bu şikayetleri birinci ağızdan yanıtlamak üzere geçtiğimiz günlerde Türkiye İş Bankası Karapınar Tarım İhtisas Şubesi tarafından düzenlenen “Tarım Sohbeti”nde Tarım Sigortaları Havuzu İşletmesi A.Ş. (TARSİM) Genel Müdürü Bekir Engürülü ile birlikte Konya Karapınar’da çiftçilerle buluştuk. Türkiye İş Bankası Tarım Bankacılığı Birim Müdürü Hatice Erkiletlioğlu, Konya Tarım Birimi Bölge Müdür Yardımcısı Bilal Erol Ünal, Karapınar Tarım İhtisas Şube Müdürü Gürcan Akın, Karapınar Ziraat Odası Başkanı Durmuş Üner ve çok sayıda çiftçinin katıldığı Ramada Otel’deki sohbet toplantısı çok verimli geçti. Toplantıda tarım sigortaları ile ilgili bilgiler verildikten sonra çiftçilerden gelen soruların tamamını Bekir Engürülü yanıtladı.
TARSİM Genel Müdürü Bekir Engürülü’nün açıklamaları, çiftçilerin sorularına verdiği yanıtları özetleyerek paylaşıyoruz:
Türkiye’nin tarımda büyük avantajları var
Türkiye olarak tarım ve gıdada çok önemli avantajlarımız var. Ülkemizin 7 bölge ve 30 su havzasında her ürünün her bölgede alternatifi var. Buğdayı Konya’da da yetiştiriyoruz, Diyarbakır’da da yetiştiriyoruz. Tekirdağ’da, Amasya’da her yerde yetiştiriyoruz. Bir bölgede sıkıntı olunca diğerinde telafi etmeye çalışıyoruz. Ama bununla beraber tarımda sürdürülebilirliği sağlayabilmemiz için çiftçimizi tarlada, yetiştiricimizi ahırda, ağılda tutabilmemiz için bir takım şeyler yapmamız lazım.
Cumhuriyet tarihinde hiç mi bir şeyler yapılmamış, tarihte ilk defa mı oluyor? Öyle bir şey değil. Cumhuriyet tarihinde 5254 Sayılı muhtaç çiftçilere tohumluk yardımı yapılması hakkında bir kanun vardı. Sırf çiftçiler zarar gördüğü zaman tohumluk verilirdi. Faydası daha sonradan çok görülmediği için kaldırıldı.
2090 sayılı tabii afetten zarar gören çiftçilere yardım yapılması hakkında kanun vardı. Bu kanunda da “mal varlığının toplamının yüzde 40’ı zarar görecek” dediği için kimse faydalanamıyordu. Bu kanundan da çok fazla istifade eden olmadı.
O zaman biz tarımı nasıl sürdürülebilir kılacağız?
Çiftçiye, tarımda çalışanlara “senin tarımdaki gelirini garanti altına alacağız” diye arayışımız vardı. Kanuna dayalı, çiftçinin bir sözleşme hakkı olacak bir model kurabilir miyiz? Bütün çabamız buydu, bu çaba içerisinde de 2002’den 2005’e kadar bir çalışma oldu. Ben ilk başından beri bu çalışmanın içerisinde oldum. Kanun hazırlığı vs. diğer ülkeleri inceledik ve Türkiye’ye “kar amacı olmayan” bu çok önemli. Yani yaptığımız işin yani TARSİM’in bir yere para kazandırayım, sigorta şirketlerine ayrıcalık tanıyayım, onlara kar payı dağıtayım yok öyle bir niyeti. Öyle bir kanun hükmü, maddesi de yok. Kanuna net olarak yazdık dedik ki kar amacı olmayan bir yapı olacak. Bu yapının tek amacı sadece çiftçinin zararını karşılayacak bir mekanizme olacak.
ETİKETLER:
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.