Yazar Adı: Prof. Dr. İsmet Türkmen
Yazar E-posta: ismet.turkmen@matli.com.tr
Ruminantlar tarafından üretilen metan gazı azaltılabilir mi?
Küresel ısınmada rol alan önemli faktörlerden bir tanesi sera gazlarıdır. Bu gazlar başlıca CO2 ve metan gazıdır. Metan gazının küresel ısınmaya katkısı CO2 ye göre 28 kat daha fazladır. Dünyada ortaya çıkan metan gazının en önemli kaynaklarından bir tanesi ise ruminantlardır. Çiftlik hayvanları dünya genelinden ortaya çıkan sera gazlarının % 14.5 inden (ABD % 4 ünden, Yeni Zelanda % 43 ünden) sorumludur. Dolayısıyla son günlerde küresel ısınmaya karşı önlem olarak ruminant yetiştiriciliğinin sınırlandırılması hatta tamamen bırakılması yönünde negatif kampanya ya da söylemler çokça duyulur hale gelmiştir. Sera gazı olarak ruminantların önemli miktarda metan gazı üretimi ile bu duruma katkı koydukları önemli bir gerçektir. Ancak böyle bir durum var diye ruminant yetiştiriciliğinin bırakılması talepleri tam olarak gerçekçi ve kabul edilebilir değildir. Bu noktadan hareketle ruminantların sera gazı üretimine katkıları bazı önlemler alınarak büyük ölçüde azaltılabilir. Bu amaçla şunlar yapılabilir:
1. Düşük verimli hayvanların yerine yüksek verimli hayvanların yetiştirilmesi:
Bu husus sera gazı üretimini azaltıcı bir önlemdir. Çünkü 10 baş düşük verimli sağmal inek yerine 5-6 baş yüksek verimli inek bakılarak hem daha karlı bir hayvancılık hem de daha az metan salınımı olan (en az % 40) bir yetiştiricilik yapılabilir. Bu durum ülkemiz hayvancılığı bakımından da önemlidir. Çünkü Türkiye’de verimsel anlamda 3 tip hayvancılık modeli vardır. Bunlar sayıları artık 100'lerle ifade edilen sağmal sayısı en az 350 baş ve üzerinde süt verimi en az 30 litre/gün/hay baş. olan büyük işletmeler, sağmal sayısı 30-60 baş arasında değişen ve sahiplerini hayvancılıktan gelen insanların oluşturduğu orta ölçekli süt verimi 24-28 litre arasında olan işletmeler ve son olarak sayıları binlerce olan ve hayvan varlığının en az % 85 ine sahip olan süt verimi 12-18 litre arasında, 5-9 baş arasında sağmal ineğe sahip küçük aile işletmeler şeklindedir. Yapılan araştırmalar metan gazı üretiminin, kötü kaliteli kaba yemlerle beslenme oranı arttıkça ve de kaba yeme dayalı besleme yapıldıkça arttığını göstermiştir. Bu durumdan hareketle Türkiye de metan gazı üretiminin en çok küçük aile işletmelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kısa vadede olmasa dahi bu işletmelerin genetik ve hayvan besleme yönlü çaba ve çalışmalarla hem sayıca daha az hayvan beslemeleri, hem de daha yüksek süt veren hayvanlar besleyerek aynı miktarda süt verimine sahip olmaları metan gazı üretiminin azaltılması ve üstelik daha karlı hale gelmeleri sağlanabilir.
2. Rasyonların kaliteli kaba yemlerden oluşturulması ve kaba yem oranının minimumda tutulması:
Daha önce de söylendiği gibi kaba yemleri parçalamakla görevli rumen mikroorganizmaları daha fazla metan üretimine yol açmaktadır. Bu nedenle yüksek verimli hayvan bakarak sindirim sistemi sağlığının el verdiği ölçüde az ve kaliteli kaba yem, yüksek oranda kesif yem kullanımı metan gazı üretiminde % 17 ye varan oranlarda azalmasına katkı sağlayacaktır.
a. Rasyonlarda enerjinin kısmen yağ katılarak sağlanması % 9 a kadar meta gazı üretimini azaltabilir.
b. Rasyonlara alg ilavesi % 67 ye kadar metan üretimini azaltabilir.
c. Rasyonlara tanen ve esansiyal yağ katılması metan gazı üretimini azaltabilir.
Sığırlar insan yiyeceğine ortak oluyor mu?
Sığırlar sahip oldukları rumen ve orada yaşayan mikroorganizmalar sayesinde besin ihtiyaçlarının çok büyük bir kısmını insan tüketimine uygun olmayan yem maddelerinden sağlayabilirler. Ancak son 50 yılda yaşanan genetik ilerleme sonucunda hayvanlardan yüksek miktarda süt ve et alınmaya başlanmasıyla birlikte ister istemez hayvan beslemenin yönü entansif yetiştiriciliğe doğru kaymıştır. Bu bağlamda da sulu tarıma uygun ve kaliteli toprağa sahip tarlalarda hayvan yemi üretimi başta silajlık mısır, mısır, yonca üretimi şeklinde yapılmaktadır. Bu yem maddelerinden silajlık mısır ve yonca insan tüketimine uygun olmamakla birlikte yetiştirildikleri yerde insanlara uygun yiyecek maddeleri üretilebilir. Öte yandan sığırlar üretmiş oldukları et ve süt gibi çok kaliteli gıda maddelerini, çok düşük değerlikli yem maddelerini yiyerek sağlamaktadırlar. Dolayısıyla konunun artı ve eksi yönleri ile görülmesi gerekir. Bir yandan kaliteli gıda üretimi, diğer yandan insan gıdasına ortak olma durumu vardır. Sığırlar her ne kadar insan gıdasına, mısır yiyerek ya da insan gıdası üretimine uygun alanlarda üretilen yem maddelerini tüketme şeklinde ortak oluyorlarsa da üretmiş oldukları et ve süt ile insanlara bu ortaklığın karşılığını ziyadesiyle vermektedirler. Bu esnada yapay et üretimi ile insanların bu tip bir ortaklığa artık zorunlu kalmayacağı görüşünün bugünlerde çokça konuşulur olması düşündürücüdür. Bu konu modern çağımızda hızla gerçeğe dönebilir. Ama ortada da hayvancılık üzerinden geçinen çok büyük halk kitleleri vardır ve bu kitlelerin kısa sürede başka sektörlere kaydırılması mümkün değildir. Bu noktada insan gıdasına doğrudan ya da dolaylı yoldan ortaklığını azaltabilmek için belki bu hayvanlar için hazırlanan rasyonlarda kuru tarım yapılan yerlerde yetişen yem maddelerinin daha ağırlıklı (arpa, ayçiçeği silajı, tahıl hasılları gibi) olarak kullanmak yararlı olabilir. Sonuç olarak yukarıdan anlatılan konular ışığında ruminantların ya da sığırların gerek metan gazı salınımı ile küresel ısınmaya yol açması, gerekse yem tüketerek insan gıdasına ortak olma suçlamalarını bir miktar göğüsleyebilmesi, hayvancılıkla geçim sağlayan büyük insan topluluklarının endişelerini de giderebilmek için bazı tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Bu tedbirler çokça metan üreten düşük verimli hayvanlar yerine daha az sayıda yüksek verimli hayvanlar yetiştirerek daha fazla ürünün, hem daha karlı hem de daha az metan salınımı ile üretilmesi olabilir. Bu şekilde insan gıdasına ortak olma durumu da belli ölçüde azaltılabilecektir. Yine sığırlara uygulanan rasyon içeriklerinin kuru tarım yapılan tarlalardan sağlanma oranının artırılması bu konuya katkı sağlayabilir.
Prof. Dr. İ. İsmet TÜRKMEN
Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı
1. Düşük verimli hayvanların yerine yüksek verimli hayvanların yetiştirilmesi:
Bu husus sera gazı üretimini azaltıcı bir önlemdir. Çünkü 10 baş düşük verimli sağmal inek yerine 5-6 baş yüksek verimli inek bakılarak hem daha karlı bir hayvancılık hem de daha az metan salınımı olan (en az % 40) bir yetiştiricilik yapılabilir. Bu durum ülkemiz hayvancılığı bakımından da önemlidir. Çünkü Türkiye’de verimsel anlamda 3 tip hayvancılık modeli vardır. Bunlar sayıları artık 100'lerle ifade edilen sağmal sayısı en az 350 baş ve üzerinde süt verimi en az 30 litre/gün/hay baş. olan büyük işletmeler, sağmal sayısı 30-60 baş arasında değişen ve sahiplerini hayvancılıktan gelen insanların oluşturduğu orta ölçekli süt verimi 24-28 litre arasında olan işletmeler ve son olarak sayıları binlerce olan ve hayvan varlığının en az % 85 ine sahip olan süt verimi 12-18 litre arasında, 5-9 baş arasında sağmal ineğe sahip küçük aile işletmeler şeklindedir. Yapılan araştırmalar metan gazı üretiminin, kötü kaliteli kaba yemlerle beslenme oranı arttıkça ve de kaba yeme dayalı besleme yapıldıkça arttığını göstermiştir. Bu durumdan hareketle Türkiye de metan gazı üretiminin en çok küçük aile işletmelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kısa vadede olmasa dahi bu işletmelerin genetik ve hayvan besleme yönlü çaba ve çalışmalarla hem sayıca daha az hayvan beslemeleri, hem de daha yüksek süt veren hayvanlar besleyerek aynı miktarda süt verimine sahip olmaları metan gazı üretiminin azaltılması ve üstelik daha karlı hale gelmeleri sağlanabilir.
2. Rasyonların kaliteli kaba yemlerden oluşturulması ve kaba yem oranının minimumda tutulması:
Daha önce de söylendiği gibi kaba yemleri parçalamakla görevli rumen mikroorganizmaları daha fazla metan üretimine yol açmaktadır. Bu nedenle yüksek verimli hayvan bakarak sindirim sistemi sağlığının el verdiği ölçüde az ve kaliteli kaba yem, yüksek oranda kesif yem kullanımı metan gazı üretiminde % 17 ye varan oranlarda azalmasına katkı sağlayacaktır.
a. Rasyonlarda enerjinin kısmen yağ katılarak sağlanması % 9 a kadar meta gazı üretimini azaltabilir.
b. Rasyonlara alg ilavesi % 67 ye kadar metan üretimini azaltabilir.
c. Rasyonlara tanen ve esansiyal yağ katılması metan gazı üretimini azaltabilir.
Sığırlar insan yiyeceğine ortak oluyor mu?
Sığırlar sahip oldukları rumen ve orada yaşayan mikroorganizmalar sayesinde besin ihtiyaçlarının çok büyük bir kısmını insan tüketimine uygun olmayan yem maddelerinden sağlayabilirler. Ancak son 50 yılda yaşanan genetik ilerleme sonucunda hayvanlardan yüksek miktarda süt ve et alınmaya başlanmasıyla birlikte ister istemez hayvan beslemenin yönü entansif yetiştiriciliğe doğru kaymıştır. Bu bağlamda da sulu tarıma uygun ve kaliteli toprağa sahip tarlalarda hayvan yemi üretimi başta silajlık mısır, mısır, yonca üretimi şeklinde yapılmaktadır. Bu yem maddelerinden silajlık mısır ve yonca insan tüketimine uygun olmamakla birlikte yetiştirildikleri yerde insanlara uygun yiyecek maddeleri üretilebilir. Öte yandan sığırlar üretmiş oldukları et ve süt gibi çok kaliteli gıda maddelerini, çok düşük değerlikli yem maddelerini yiyerek sağlamaktadırlar. Dolayısıyla konunun artı ve eksi yönleri ile görülmesi gerekir. Bir yandan kaliteli gıda üretimi, diğer yandan insan gıdasına ortak olma durumu vardır. Sığırlar her ne kadar insan gıdasına, mısır yiyerek ya da insan gıdası üretimine uygun alanlarda üretilen yem maddelerini tüketme şeklinde ortak oluyorlarsa da üretmiş oldukları et ve süt ile insanlara bu ortaklığın karşılığını ziyadesiyle vermektedirler. Bu esnada yapay et üretimi ile insanların bu tip bir ortaklığa artık zorunlu kalmayacağı görüşünün bugünlerde çokça konuşulur olması düşündürücüdür. Bu konu modern çağımızda hızla gerçeğe dönebilir. Ama ortada da hayvancılık üzerinden geçinen çok büyük halk kitleleri vardır ve bu kitlelerin kısa sürede başka sektörlere kaydırılması mümkün değildir. Bu noktada insan gıdasına doğrudan ya da dolaylı yoldan ortaklığını azaltabilmek için belki bu hayvanlar için hazırlanan rasyonlarda kuru tarım yapılan yerlerde yetişen yem maddelerinin daha ağırlıklı (arpa, ayçiçeği silajı, tahıl hasılları gibi) olarak kullanmak yararlı olabilir. Sonuç olarak yukarıdan anlatılan konular ışığında ruminantların ya da sığırların gerek metan gazı salınımı ile küresel ısınmaya yol açması, gerekse yem tüketerek insan gıdasına ortak olma suçlamalarını bir miktar göğüsleyebilmesi, hayvancılıkla geçim sağlayan büyük insan topluluklarının endişelerini de giderebilmek için bazı tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Bu tedbirler çokça metan üreten düşük verimli hayvanlar yerine daha az sayıda yüksek verimli hayvanlar yetiştirerek daha fazla ürünün, hem daha karlı hem de daha az metan salınımı ile üretilmesi olabilir. Bu şekilde insan gıdasına ortak olma durumu da belli ölçüde azaltılabilecektir. Yine sığırlara uygulanan rasyon içeriklerinin kuru tarım yapılan tarlalardan sağlanma oranının artırılması bu konuya katkı sağlayabilir.
Prof. Dr. İ. İsmet TÜRKMEN
Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı
ETİKETLER:
Prof. Dr. İsmet Türkmen
Prof. Dr. İsmet Türkmen
Prof. Dr. İsmet Türkmen
Prof. Dr. İsmet Türkmen